Selçuk DÜZGÜN

Selçuk DÜZGÜN

Ne Mutlu Türk Kalabilene!

Ne Mutlu Türk Kalabilene!

Ne Mutlu Çılgın Türk Kalabilene!

 

 

Bu yazı bir zamanlar ki Zaman gazetesinden alıntıdır.

 

Etyen Mahcupyan’ın   TÜRKLER`i anlattığı bir yazı.

 

Lütfen dikkatli okuyun!

 

“Türkler

 

Hrant’la birlikte Avrupa’daki Ermeni diyasporasının karşısına epeyce çok çıkmıştık son dönemde. Tartışmalar döner dolaşır hep aynı noktada yoğunlaşırdı. Soru Türklerin değişebilip değişemeyeceğiydi….

 

 

Diyasporadakiler Türklerin değişemeyeceğini, uygarlığın getirdiği tüm yeniliklere karşın, onların ötekini kabullenemeyen özlerinin hep orada olduğunu söylerlerdi. Biz ise ‘Türkler’ diye bir kategoriden söz etmenin yanlış olduğunu, son dönemde Türkiye’de her kesimde önemli bir değişim dinamiğinin yaşandığını, artık geçmişe ve ötekine farklı biçimlerde de bakıldığını, toplumun kandırılmaktan bıktığını örnekleriyle anlatırdık.

 

 

Sonuçta karşımızdaki grubun büyük çoğunluğunun bizim fikrimize geldiğini, Türklerle ilişkide normalleşmenin bizzat Ermeni kimliğinde bir normalleşme ürettiğini gözlemler, kendimizden memnun otelimize dönerdik. Yolda hemen her zaman sevinçli, hatta coşkulu olduğumuzu hatırlıyorum.

 

 

Sanki adım adım köhnemiş kilitleri açıyormuşuz, bir toplumu ve kültürü açık havaya, özgürlüğe taşıyormuşuz gibi bir duygumuz olurdu. İyimserliğimiz bir gün bile azalmadı… Sonunu gördüğümüz hayırlı bir yolda ilerlemekte olduğumuza ilişkin güçlü bir kanaatimiz vardı…

 

 

Oysa Türklere ilişkin bu ‘değişmezlik’ kanısı hiç de yabancı olduğumuz bir görüş sayılmazdı. Çocukluğumdan beri ve özellikle siyaset yazmaya başladığımdan bu yana babam sık sık geçmiş örneklere dönerek fazla kendimi yıpratmamamı, çünkü ‘bu Türklerin değişmeyeceğini’ konuşmasının bir yerine iliştirirdi. Kendi babası da ona hep bunu söylemiş ve nihayette haklı çıkmıştı…

 

 

Anlaşılan her Ermeni nesli geleceğin artık eskisi gibi olmayacağı kanaatiyle kendini bir süre avutuyor, sonra da Türklerin değişmeyen özüyle karşı karşıya geliyordu.

 

 

Ama Hrant’la ben bu telkinlerin üzerinde durmaz, kendimizi ikna ettiğimiz bir umut çizgisi üzerinde yolumuza devam ederdik. Şimdi düşünüyorum da demek ki henüz gençmişiz… Babamın çoktan öğrenmiş olduğunu bilecek yaşta değilmişiz… Hrant’ın gidişi Türklerin bize ‘artık kendinizi kandırmayın’ demesidir belki de.

 

 

Bugün sokaklarda Hrant için biriken insanlara bakarak değişimi görsem, ‘benim Türklerim işte bunlar’ desem de, acaba o Türk’ten içerü değişmeyen başka bir Türk mü var, diye sorgulamadan edemiyorum. Bu farkındalık içimi burkuyor… Benim ‘Türk’ dediğim insanların hayatımı, günümü, fikirlerimi, iç dünyamı paylaştığım can yoldaşlarım olduğunu nasıl es geçebilirim? Ama eninde sonunda diğer ‘Türk’ün ortaya çıkıp her şeye damgasını vurduğu gerçeğini de nasıl görmezden gelebilirim? Bugün artık mesele ‘Ermeni sorunu’, ‘soykırım’ falan değil… Artık bu iki Türk’ün arasındaki esas meseleyi yaşıyoruz… Ermeniler olarak yarını hangi Türk’ün belirleyeceğini merak ediyoruz.”

 

 

Bu yazıyı niye mi hatırlattım?

 

 

15 Temmuz`dan sonra Mahcupyan`ın hangi Türk merakına kesin sonuç bildirtmek için.

 

 

Etyen beyin babasının ona anlatmak istediği şuydu; “Mevzu bahis vatansa Türk asla değişmez”

 

 

İşte tüm dünya onlara kısaca ; “Çılgın Türkler”  der.

 

 

O da bundan sonra artık kendi çocuklarına anlatır değişmeyen Türkün kim olduğunu.

 

 

Eee artık Mahcupyan şunu da anlamıştır “ hepimiz ermeniyiz”  demek slogan, `Ne Mutlu Türküm diyene” demek bir bedel işidir.


Ne mutlu bu bedeli ödeyip, çılgın olarak kalabilen TÜRK`e             


Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Selçuk DÜZGÜN Arşivi