Özgür UYANIK

Özgür UYANIK

Vatikan'a bir Türk Papa 

Vatikan'a bir Türk Papa 

Geçen hafta, Katolik Hristiyanlığın ruhani lideri, Vatikan kent devletinin kralı “Papa Francisco” hakkında bir yazı kaleme aldım.

Bugün Papa Francisco olarak bilinen, asıl adıyla Jorge Mario Bergoglio’yu Buenos Aires Başpiskopusu olduğu dönemden tanıyorum. Tabi bu tanışıklık kişisel değil; aynı kentte yaşamaktan kaynaklanan bir tür hemşerilikten geliyor.

Bergoglio, o zamanlar yalnızca başpiskopos değil aynı zamanda Kardinal’di.

Yani Vatikan krallığının Arjantin’deki en yüksek otoritesi. Ayrıca Latin Amerika Kiliseler Birliğinin de başıydı.

Kardinal Bergoglio’yu diğer din adamlarından ayıran şey; Vatikan’ın ona sağladığı imkanları kullanmamasıydı. 

Kendine tahsis edilen makam aracına hiç binmedi, resmi konutunda asla oturmadı. Sade bir vatandaş gibi belediye otobüsünü ve metroyu kullandı. 25 metre karelik bir apartman dairesinde yaşadı. 

Papa seçilip Vatikan’a gittiğinde de aynı yaşam tarzını sürdürdü.

Bu yüzden Piskopos Bergoglio’yla sokakta, otobüste karşılaşmak Buenos Airesliler için olağan bir durumdu.

Ben Papa ile ilgili bu tanıklıklarımı yazarken, Türkiye’deki tarikat şeylerinin ya da resmi din otoritelerinin gösterişli hayatlarıyla, makam arabaları ya da yüksek maaşlarıyla karşılaştırma yapmak aklımın ucundan geçmedi. Çünkü Papa’nın mütevazi yaşam biçimi bir bütün olarak Hristiyanlığı yansıtmıyor. O nevi şahsına münhasır bir din adamı. 

Bence asıl düşünülmesi gereken şey neden onun Papa seçildiği olmalı.
1300 yıldır “Papa krallığı” ile yönetilen Vatikan’ın başına ilk kez Avrupa kökenli olmayan biri getirildi. 

Son elli yılda Katolik Vatikan; Evangelistler, Protestanlar ve diğer Hristiyan mezhepleri karşısında çokça toprak kaybetti. Örneğin, Brezilya’da bundan 40 sene önce Evangelistlerin oranı %5 iken bugün %35’e ulaştılar. 
Yine de Katolik ailesinin en kalabalık olduğu yer halen Latin Amerika. Bu açıdan Arjantinli din adamının Papa seçilmesi stratejik bir karardı.

Ancak sanıyorum, bu kararın alınmasında Bergoglio’nun herkesin saygı duyduğu bir kişiliğe sahip olması asıl etkendi.

Özetle, Katolik kilisesinin halkla ve esas olarak yoksullarla bağını yeniden kurabilmek için böyle örnek bir Papa’ya ihtiyacı vardı: Reformcu, aydın, mütevazi, örnek bir din adamı…

Aslında ne kadar kolay değil mi; bu kötülüklerle dolu dünyanın “vicdanı” olacak bir din kurumuna sahip olmak. 

Lafta bile olsa kimseyi aşağılamayan; parasından, makamından aldığı gücü insanların gözüne sokmayan; toplumların değerlerine, tarihine, liderlerine saygılı, en azından kimseye lanet okumayan; ölümü, cinayeti yüceltmeyen; biraz da yoksulların hakkını savunan; kadınlara çocuklara şefkatle yaklaşan; inancı baskı aracı olarak kullanmayan; selamı sabahı dini dayatmaya çevirmeyen… makul bir din önderi olmak hiç de zor değil.

Kolay kolay olmasına da doğduk doğalı ülkemizde böyle bir din önderi de göremedik. 

Tüm inançlara beşiklik yapmış, din yönünden zengin bir toprağımız var. 

Belki gün gelir belki Hristiyan Türk cemaatlerinden birinde Arjantinli Papa gibi herkesin saygı duyduğu örnek bir din insanı ortaya çıkabilir.

Bakarsınız bir gün bir Türk Vatikan’da Papa’lığa yükselir.

Ne de olsa Türkiye, Vatikan’a Arjantin’den çok daha yakın. 

Neden olmasın?

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Özgür UYANIK Arşivi