Volkan AYDEMİR

Volkan AYDEMİR

Hayırlı Cuma Anlaşması

Hayırlı Cuma Anlaşması

İslam dininin siyasete alet edilme projesinin yoğunlaşmaya başlamasının ardından, özellikle bazı cemaatlerin kendilerinden olmayanları ötekileştirmek adına sembol haline getirdikleri söylemler ve eylemler arasındadır cuma gününün önemine vurgu yapmak.

Hayırlı Cuma anlaşmasına geçmeden önce, Kafkasya ve Anadolu’da aynı zamanlarda başlayan Türk topraklarına uygulanan nüfus değişim politikalarının Osmanlı ayağından kısaca söz edip, dünyadaki en çarpıcı örneği ve sonucuna değinelim.

Osmanlı padişahı Yavuz Sultan Selim’in halifeliği getirerek, aslında Maturidi olan Anadolu İslam’ını itikat olarak Ortadoğu eşariliğine evirmeğe çalıştığı yıllarda, Bektaşi, Ali’vi (Alevi) Türkmen beyliklerinin etkisini kırmak için Ortadoğu ve İran bölgesinden koloni halinde göç ettirilerek Anadolu’ya yerleştirilen kürt aşiretleri o dönemde Osmanlıya olanca güçleriyle hizmet etmişlerdi.

Türkmenlerin isyan etme olasılığı Yavuz’u öylesine endişelendirmiştir ki birçok bölgede yeni gelen tebaaya fazla imtiyazlar verilerek Anadolu’nun gerçek sahipleri ikinci sınıf vatandaş pardon İslam’a ümmet, padişaha kul olmuştur.

Sonrası malum Osmanlı’nın yaptığı toplu katliamlar ile Türkmenler devlet yönetiminde ve toplumda pasifize edilmiştir.

Anadolu’nun demografik yapısı, Osmanlı padişahının halifelik ve iktidar hırsı ile değiştirilip yeni sakinler kazanmıştır. Yavuz Sultan Selim’in yaptıklarını her tarihi kimlik gibi kendi dönemi içinde yaşanan sosyo-politik ve jeo-politik şartlar içinde sorgulamamız, günümüz değerleriyle yargılamaktan özellikle kaçınmamız gerekir.

HAYIRLI CUMA ANLAŞMASI

Lise yıllarından okuduğum “BELFAST’TA TEHLİKE” adlı bir cep romanıyla tanıştım.

Kuzey İrlanda ve İngiltere çatışmasıyla. OİRA, PİRA ve İRA’nın kuruluşu ile sonrasında yaşananlar. İki ülke arasındaki, İrlanda için çok egemen sayılmayacak.

ABD baskısıyla yapılan “HAYIRLI CUMA” anlaşması ve bir ülkenin ve milletinin yumuşak güç ve sosyal imtiyazlar ile özgürlüğünün nasıl alındığına tanık oldum.

İrlanda 12 yy.’a kadar bağımsız, kendi dili, kültürü, politik ve sosyal yapıları olan bir toplumdu. İrlanda adası İngiltere’den gelen Norman göçleri ve akınları ile bağımsızlığını kaybetti.

İngiltere devlet yönetimi 16. yy’a kadar işgal ettiğini unutup diğer sömürgeleriyle uğraşırken İrlandalılar özgürlük için mücadele etti. 16 yüzyılda İspanya ve İngiltere’den adaya yapılan yoğun protestan göçleri ve sonrasında adada oluşturulan protestan aristokrasisi, adanın 1000 yıldan fazla süren Katolik varlığını ve İngiliz işgaline karşı olabilecek direncin gücünü bilinçli olarak zayıflatmak içindi.

İrlanda, Norman işgalinden 18.yy’a kadar siyasi ve ekonomik olarak bağımlı bir hayat sürdü.

1790’larda Amerikan Bağımsızlık Savaşı ve Fransız Devrimi’nden esinlenen Birleşik İrlandalılar, İrlandalıları eşitlik ve özgürlük için bir araya getirmeye çalıştılar.

Başlangıçta şiddete başvurmayan Birleşik İrlandalılar İngiliz hükümetinden acımasız baskılar gördüler. İngiltere silah kullanmaya başlayınca İrlandalılar da yaşanan süreç içinde farklı organizasyonlar ile ülkelerinde varlık mücadelesi verdiler. Yürütülen bölgesel ambargolar sonucunda 1840 yılından sonra özellikle Katolik bölgelerde yaşanan kıtlıkta yüzbinlerce insan açlıktan hayatını kaybetti.

İRA’nın silahlı eylemlerine destek verip sonrasında anlaşma yapılmasını isteyen Amerika Birleşik Devletleri’nin özel temsilcisi George Mitchell’inde bulunduğu ve 10 Nisan 1998’de imzalanan anlaşmanın tarafı olarak imza atan İngiltere başbakanı Tony Blair 1845 – 1852 yılları arasında bilinçli yaşatılan; ölüm, hastalık, göç gibi sonuçlarla1000.000 kişinin etkilendiği kıtlık için özür diledi. ABD’deki İrlandalı nüfusunun varlığının en büyük sebebi bu göçlerdir.

Anlaşma sonucunda Birleşik Krallık İrlanda ile Kuzey İrlanda her ne kadar birbirinden ayrılmış görünse de Özgürlük yanlısı Kuzey İrlandalılar egemenliklerinin ABD ve İngiltere’nin hegemonyasın altında olmasını kabullenememekteler.

Birçoğunun hayalinde hala özgür Birleşik İrlanda var. İngiltere Kuzey İrlanda’yı halkın sosyal ve ekonomik imkanlarını artırarak, insan hakları, demokratik çözüm gibi yumuşak güç kullanarak kontrol altına aldı.

Türkiye’de Kürt davası adı altında 40 yıl boyunca hüküm süren terörizmi bitirmek için proaktif çözüm diye önümüze getirilen ve adına “Barış süreci” denen terörizm ile uzlaşma süreci; iktidar kaygısı ve verilecek taviz ile yapılması planlanan ve devletimizin yapıtaşı olan üniter devlet yapısının değiştirilmesi anayasa değişikliği için oluşturulan politik ittifak veya manevralar içinde bulunduğumuz ortamın asıl sebeplerinden başlıcalarıdır.

Daha önce DEM Partisi'yle seçim ittifakı yapanlara “TERÖRİST” yakıştırması yapanların, şimdilerde 40.000 sivil vatandaşımızı, 12.000 güvenlik personelimizi şehit eden teröristlerin başı olan kişiyi “Kurucu Önder”, “Akil Kişi” olarak tanımlamasını izliyoruz.

Kırsal sosyal yaşam alanına alışıp, siyasal şiddeti yıllarca benimsemiş bireyler için silah bırakıp şehre inmek varlık süreci ve anlamlarını sekteye uğratacağından, diğer bir grup üyeliği ihtiyacı ve isteği doğuracaktır. Yani sözün kısası, bir örgüt silah bırakıyorsa aynı amacı güden farklı isimlerdeki terör örgütleri alternatif örgüttür.

Asıl YPG ve PYD varlıklarını tam olarak bitirmediği, üyeleri rehabilite edilmediği sürece, Türkiye’de büyükşehirlere göç etmiş özellikle bazı kürt genç gruplarının Pyd ve Pkk terör örgütü üyeleri özentisi ile toplu yaşam alanlarında yapmış oldukları aşırılık ve şiddet hareketlerini bırakmadıkları sürece bu iş burada bitmez.

Toplumdaki genel algıyı yazmam gerekirse; “Terörizmi çözdüm” demek, terör örgütüyle el sıkışıp uzlaşmak değildir. Yüzyıllarca Anadolu’da yapılan demografik ve teolojik değişiklik İrlanda adasındaki ile benzerlik taşıyor. Tek fark, yüzyıllar önce defalarca katledilen Türkmen aşiretleri için özür dileyecek, Özellikle Fatih Sultan Mehmet Han ve Bayezıt’tan sonra Anadolu Türkmenlerine zerre değer vermeyen bir Osmanlı padişahının nihayet (NİHAYET kelimesini kızım Asya’nın isteği ile eklemiş bulunuyorum) artık bulunmamasıdır.

1923 yılında Cumhuriyet’in kuruluşu ile Anadolu halkları “Türk Ulusu” adıyla devletle barışarak devlet organları içinde hakkettikleri yerleri almışlardır.

Bir not: Bölgesindeki devletleri kontrol altına almak için yumuşak güç veya çatışma haliyle askeri güç kullanan Rusya devlet başkanı Vladimir Putin bu günlerde, sürekli başarısız olmasını istediği Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan için farklı bir senaryo hazırlığı içinde. Ermenistan içinde muhalif Robert Koçaryan yanlısı oluşumları destekleyen Putin’in Ermenistan seçimlerine müdahalesi kaçınılmaz görünüyor. Hankenti doğumlu olan Koçaryan’ın liderliği halinde, Karabağ’da Azerbaycan ile sıcak çatışmalar tekrar yaşanabilir.

Uzun bir aradan sonra “NEREDE KALMIŞTIK?” diyerek başladık.

KALIN SAĞLICAKLA!

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Volkan AYDEMİR Arşivi