Veysel BOĞATEPE

Veysel BOĞATEPE

AVRUPA BİRLİĞİ'NİN ÖTEKİ YÜZÜ: YAZI DİZİSİ- 8

AVRUPA BİRLİĞİ'NİN ÖTEKİ YÜZÜ: YAZI DİZİSİ- 8

(AB’nin 2004 tarihli Öneriler ile Etkiler raporundaki Kürt açılımı, Ergenekon kumpası ve azınlıkları kışkırtma planları)

 

Öncelikle bu bölümde yer verdiğim AB raporlarında ki maddeleri ilk defa araştırıp bulmadığımı belirtmek isterim. AB’nin son olarak 2004’te yayınladığı bu raporlara üç yıl sonra 2007’de Ergenekon kumpasının başladığı aynı yıl içinde ulaştım ve bu gerçekleri kamuoyuna açıklamak için bazı ulusal gazetelerle görüşmeler yaptım. Ancak hiçbirinden net yanıt alamadığım için yayınlanmadı. Daha sonra yerel, bölgesel yayın yapan ve genel yayın yönetmenliğini Erhan Gökbayrak’ın yaptığı “Yeni Boğaziçi” gazetesi ile anlaştım fakat “Ülke Yutan Canavar: AB/D” başlığı altında sadece iki bölüm yayınlayabildik. Çünkü mali sıkıntılar nedeniyle gazete yayınını durdurmak zorunda kaldı. Hepinizin bildiği üzere o tarihte Ergenekon kumpası ile Kürt açılımının altyapısı hazırlamak için askeri vesayet, demokratikleşme vb. gibi söylemlerle TSK’ye, laik cumhuriyet’e ve Atatürk’e karşı saldırılar başlatılmıştı. Kuvvet komutanları, Atatürkçüler, cumhuriyetçiler başta olmak üzere bu ülkenin yetiştirdiği aydın yurtseverleri emperyalist projeye karşı dik durdukları için uyduruk gerekçelerle tutuklanıyordu. Bizler emperyalist projenin hedef ve amaçlarına dair görüşlerimizi kamuoyuna açıklarken dönemin başbakanı Tayyip Erdoğan, “emperyalist proje” dediğimiz için isim vermeden hepimizi hedef alarak “ispatlamazlarsa alçaktırlar, namussuzdurlar, haindirler” şeklinde sokak ağzıyla hakaretler ediyordu. 

Nihayetinde Tayyip Erdoğan, bunun bir emperyalist proje olduğunu ancak 12 yıl sonra anlayabilmiş ve “kandırıldım” diyerek itiraf etmişti. İki bölüm yayınlanan “Yeni Boğaziçi” gazetesine ait küpürleri makalenin sonunda bulacaksınız. Kuşkusuz Tayyip Erdoğan’ın telaşlanması doğal bir tepkiydi çünkü AB’nin 2004’te müzakereye çağırdığı Erdoğan’ın önüne 3 rapor koymuş ve bunları pratikte uygulamasını istemişleri. Bizler bu gerçekleri açıkladığımız için bizlere öfkeleniyor, hakaretler savuruyordu. Ancak ne yazık ki Erdoğan Ankara’ya döndüğünde öyle bir hava yaratıldı ki sanki Türkiye’yi AB’ye kabul etmişler gibi havai fişekler eşliğinde kutlamalar yapılmıştı. Kamuoyu neyi, niçin kutladığının farkında değildi. İşte bu bölümde Erdoğan’ın çantasındaki o üç raporun en önemli maddelerinden örnekler vererek büyük oyunun, kumpasın Tayyip Erdoğan eliyle nasıl uygulamaya konulduğunu somut hale getireceğim. 

AB, Türkiye ile ilgili olarak birbirinden farklı üç rapor hazırlamıştı. Bunlar: İlerleme Raporu, Öneriler Raporu ve Etkiler Raporu’dur. Türkiye’yi tam olarak teslim almayı, bağımlı hale getirmeyi öngören raporların içeriği ne yazık ki halkımızdan gizlenmiş ve yine yalana başvurulmuştur. Başta Erdoğan olmak üzere AKP kadrosunun tamamı ödünlerle dolu raporları uygulamaya koyarken kamuoyuna yalanlar söyleyerek gerçekleri gizlemiş, yandaşlığını ve yardakçılığını yapan boyalı basına da yalan haberlerle halkı uyutma görevi verilmiştir. Bu raporlarda dikkat çeken en önemli maddeler, TSK’nin sivil yönetime devredilmesi, federe Kürt devletinin kurulması ve AB’ye üye olsa bile Türkiye’ye serbest dolaşım hakkının verilmeyeceği gerçeğidir. Bir önceki bölümde İlerleme Raporlarından örnekler verdiğim için bu bölümde yalnız iki raporun önemli maddelerini dikkatinize sunacağım.

1- Öneriler Raporu:

AB komisyonu 6 Ekim 2004 tarihinde toplanarak Türkiye ile ilgili yayınladığı bu raporun orijinali İngilizce olup tamamı 18 sayfadır.

Sayfa sıralamasına göre AB’nin Türkiye’ye önerileri şunlardır: 

- Orijinali: “This an open ended process whose outcome cannot be guaranteed beforehand (Sy-2)”

- Türkçesi: “Üyelik müzakerelerinin ucu açık olup, sonucu önceden garanti edilemez.”

Yani; sebep ne olursa olsun, Türkiye isterse onların vermiş olduğu ödevleri yerine harfiyen yerine getirsin, hiçbir şekilde Türkiye’nin AB üyesi olacağını garanti edemeyiz.

- Orijinali: “Cultural rights for the kurds have started to be recognised (Sy-3)”

- Türkçesi: “Kürtlerin kültürel hakları tanınmaya başladı.”

Erdoğan’ın 2004’te ki bazı konuşmalarını hatırlayınız. Kürt gerçeği vardır dedi, ardından Talabani ile Barzani ile görüştü, PKK yeniden eylemlere başladı, Diyarbakır belediye başkanları Kuzey Irak’a asker girerse bunu Diyarbakır’a müdahale sayarız dedi ama AKP kadrosu sessiz kaldı. Raporda bahsi geçen kültürel kimlik değil, Kürt federe devletinin yol taşları döşeniyordu. 

- Orijinali: “Non-Muslim religious communities continue to experience diffuculties connected white legal personality, property rights training of clergy  scholl and internal management. Appropriate legislation could remedy these difficulties. Alevis are stil not recognised as a muslim minority.(Sy-12)”

- Türkçesi: “Gayri Müslim toplumlar hala şu konularda zorluklar yaşamaktadırlar: yasal kişilik, mülkiyet hakları, din adamı yetiştirme, okul ve iç yönetimler. Bu sorunları gerekli yasaların çıkması çözebilir. Aleviler hala bir Müslüman azınlık olarak tanınmaktadır.”

Yani: Türkiye yabancıların ülkemizde vakıf kurmalarına, toprak almalarına hiçbir sınırlama getirmeyecek, T.C anayasası tanınmayacak ve onlar için her türlü özgürlük ve serbestliğin önü açılacaktır. Dikkat ederseniz, ülkemizde azınlıklar birbirine karşı kışkırtılırken Alevileri de azınlık olarak gösteriyorlar.

Oysa Türkiye’de hiçbir azınlığın ibadethanelerde ibadetlerine müdahale edilmesi söz konusu olmamıştır. AKP bu maddeyi Vakıflar yasasında yaptığı değişiklik ile yerine getirdi.

- Orijinali: “Civillian control over the military needs to be asserted (Sy-13)”

- Türkçesi: “Askeriyenin siviller tarafından kontrolünde ısrar edilmelidir.”

Yani; Türkiye cumhuriyetinin tek güvencesi ve koruyucusu ordu sivillere, siyasilere devredilerek etkisiz hale getirilebilir. Çünkü Emperyalist saldırılarının karşısında Türk ordusunun büyük engel olduğunu Cumhuriyetin kuruluşundan beridir farkındalar. İşte AKP kadrosunun askeri vesayet gibi söylemlerle Türk ordusunu yıpratmaya çalışmasının nedeni ve orduya kurdukları Ergenekon kumpas da bu maddeye dayanmaktadır.

- Orijinali: “Cypriot vessels or vessels having landed in Cyprus are stil not allowed in turkish ports. Transportation of the acguis should take place in paralel with adherence to international agreements. (Sy-15)

- Türkçesi: “Kıbrıs (yani Rumların yönetimindeki Kıbrıs Rum Cumhuriyeti-YD) bandıralı gemilerin ve Kıbrıs’a ulaşmış gemilerin hala Türk limanlarına girmesine izin verilmemektedir. Uluslar arası anlaşmalara paralel olarak Avrupa Müktesebatı uygulanmalıdır. Syf-16”

Bu madde de Kuzey Kıbrıs Türk cumhuriyeti yok sayılmış ve Kıbrıs’ta bizim işgalci olduğumuz vurgulanmıştır. BM, ikiye bölünmüş Kıbrıs adasının birleştirilerek bağımsız bir devlet oluşturulmasını öngören ve kısaca “Annan Planı” olarak adlandırılan planda ısrarlıdır.

Öneriler raporunu kısaca özetleyecek olursak; AB ile yapılacak müzakerelerin ucu açıktır, üyelik garanti edilemez. Kürtlerin azınlık olduğu kabul edilmiştir fakat daha fazla haklar tanınmalıdır. Yani Federe Kürt devleti kurulmalıdır. Kıbrıs’ın Rum yönetiminde Kıbrıs Cumhuriyeti olduğu bir kez daha vurgulanmış Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti yok sayılmıştır. Türk halkının gözbebeği tek güvencesi olan ordunun sivil yönetime (yani siyasilere) teslim edilerek güç ve etkisinin ısrarla zayıflatılması istenmiştir. AKP, bu maddelerin birçoğunu olduğu gibi uygulamaya koymuş, muhalif sesleri ve yayınları susturma yoluna giderek gerçekleri perdelemiş ve orduyu emperyalizmin istediği şekle getirmiştir. 

2- Etkiler Raporu:

AB Komisyonun aynı tarihte yani 6 Ekim 2004’te birde etkiler raporu yayınladı. Bu raporun orijinali de İngilizce olup, tamamı 53 sayfadır. Şimdi önemli maddelerine göz atalım.

- Orijinali: “Between Turkey and russia have led to new policital rivalries as Turkey has sought to expand its influence in areas where  Moscow has strong historical interests. In recent  years overlapping interests have centred on caucasus and central asia. (Sy-8)”

Türkçesi: “Türkiye, Moskova’nın güçlü tarihi çıkarları olan bölgelerde etkisini genişletmek istemesi, Türkiye ile Rusya arasında yeni bir siyasi rekabet doğmasına neden olmuştur. Yakın geçmişte iki ülkenin çatışan çıkarları Kafkasya ve Orta Asya da odaklanmıştır.” 

Bu tamamen gerçek dışıdır. Türkiye’nin yakın gelecekte Irak haricinde komşularıyla hiçbir sorunu olmamış, rekabet içine girmemiştir. Aksine Rusya ile AB-D yıllardır Ortadoğu da bölgesel çıkarları için çatışmaktadır. Burada Türkiye’nin çıkarlarını gözetiyormuş gibi Rusya ile olan ilişkiler baltalamayı planlamışlardır.

- Orijinali: “Iran’s nuclear progremma remains a source of concern for Turkey (as it does fort the EU) while turkey’s membership of NATO and its military links with the US are regarded with suspicion in Tehran.(Sy-7)”

- Türkçesi: “İran’ın nükleer programı Türkiye için endişe kaynağı olmayı sürdürmektedir. (AB için olduğu gibi) Türkiye’nin NATO üyesi olması ve ABD ile askeri bağlantıları bulunması da Tahran tarafından kuşkuyla karşılanmaktadır.”

Yani; Rusya örneğinde olduğu gibi Türkiye’nin yakın tarihimize kadar komşumuz İran ile hiçbir sürtüşmesi olmamıştır. Aksine nükleer program ile ilgili olarak ABD ile İsrail, İran’ı tehdit etmiştir. Burada da Türkiye’yi İran’a karşı kışkırtmaktadırlar. Amaç, Türkiye’nin komşularıyla olan ilişkileri baltalayarak bölgede yalnız bırakmak ve denetim altına almaktır.

- Orijinali: “Accordingly border controls visa Turkey would not be lifted upon accession (Sy-9)

- Türkçesi: “Buna göre, Türkiye'ye karşı sınır kontrolleri vizesi katılım sonrasında kaldırılmayacaktır.”

Yani; Siyasilerin propaganda haline getirdikleri dünya vatandaşlığının, serbest dolaşım hakkının gerçekte bir yalan olduğunu bu madde açıkça söylenmiştir. Zaten Türkiye’nin AB üyeliğinin kabul edilmeyeceği, edilse bile serbest dolaşım hakkı tanınmayacağı üç raporda da ifade edilmektedir.

- Orijinali: “A key issue in the region is Access to water for development and irrigation. Water in the middle east will increasingly become a strategic issue in the years to come and with Turkey’s  accession one could expect international management of water resources and infrastructures (dams and irrigation schemes in the Eupharets and Tigris river basins, cross border water cooperations between Israel and its neighbouing countres) to bacome a major issue fort the EU. (Sy-9/10)”

- Türkçesi: “Bölgede anahtar konu; kalkınma ve sulama için gerekli suya erişimdir. Gelecek yıllarda su, Ortadoğu’da daha da büyük stratejik önem kazanacaktır. Türkiye’nin AB’ye katılması ile Dicle ve Fırat nehirlerinin üzerindeki barajların ve sulama sistemlerinin Türkiye ile İsrail ve komşu ülkeler arasında su alışverişinin uluslar arası bir yönetime verilmesi beklenebilir. Bu konu AB’de önemli bir konu olacaktır.”

Bölgeden kasıt, Türkiye’nin de dâhil edildiği Ortadoğu’dur ve Türkiye’nin su kaynaklarının bölgede paylaşılmasıdır. Burada dikkat edilmesi gereken nokta su kaynaklarımızın İsrail de dâhil olmak üzere uluslar arası bir yönetime devredilmesinin planlanmasıdır. Farklı bir ifadeyle izah edecek olursak, Türkiye’yi eğer kabul edeceklerse belli başlı çıkarları için kabul edeceklerdir. Su örneğinde olduğu gibi…

- Orijinali: Turkey would have to adopt the entrie EU acguis communautaire,including EMU (Sy-13)

- Türkçesi: “Türkiye AB Müktesebatının tamamını, Avrupa para topluluğu kuralları dâhil kabul etmek zorundadır.”

Bu raporu özetleyecek olursak; komşumuz İran potansiyel bir düşman olarak gösterilirken Rusya ile aramızda her an düşmanlığa dönüşebilecek bir sürtüşme havası yaratılmaktadır. Dicle ve Fırat nehri üzerindeki sulama barajlarının Türklerin elinden alınacağı açıkça ifade edilmektedir fakat Türk halkının bundan haberi yoktur. Son olarak AB’nin 80 bin sayfadan oluşan müktesebatının tamamını itirazsız, koşulsuz kabul etmemizi ve pazarlığın söz konusu olmadığı net bir şekilde vurgulamaktadırlar. Bunlarla da yetinmeyen AB, bir ülkenin üyeliğinin kabul edilebilmesi için ekonomik ve politik taleplerin yer aldığı “Kopenhag Kriterleri”ni de koşulsuz olarak yerine getirmesini istemektedir. Kürt açılımı, federasyon, özelleştirmeler, piyasa ekonomisi, Vakıflar yasasındaki değişiklik, misyoner faaliyetlerinin serbest hale getirilmesi azınlıklar vs. Kopenhag Kriterlerinin Türkiye’de uygulanmış halidir.

 

ab-003.jpg

"Yeni Boğaziçi Gazetesi-2007"

ab1-004.jpg

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Veysel BOĞATEPE Arşivi