Burak İĞLİKÇİ

Burak İĞLİKÇİ

GDO'nun zararları

GDO'nun zararları

Pandemi dönemi ile birlikte evde geçirdiğimiz zamanlar artmış vaziyettedir. Haliyle sosyal aktivitelerimiz azaldı. Fiziksel olarak kontrolsüz beslenmemiz artmış durumda. Bu da aşırı kilo oluşumuna neden oldu. Ve uzun süre evde kalma sonucunda duygusal yeme davranışı eğilimleri ve sık atıştırmalarda doymuş yağ ve basit şeker tüketimi artmıştır. Bu eğilim bizleri marketlerde ki kapalı ambalajlı ürünlere yönlendirmiştir. Acaba aldığımız kapalı, ambalajlı ürünler ne kadar sağlıklı veya besinsel değerleri ne kadar vücudumuza faydalı yazımıza devam edelim.

 

Bugün Amerika, Kanada, Arjantin, Avustralya, Çin ve Güney Afrika başta olmak üzere birçok dünya ülkesinde gen aktarımı yapılmış tarım bitkiler (soya, pamuk, mısır) üretiliyor ve ekonomik sebeplerden dolayı da kullanım alanları her geçen gün artıyor.

Dünya gelişiyor, insanlar değişiyor, nüfus yükseliyor, talepler artıyor. Dünyadaki var olan gıdaların kaynakları insanların tüketim hızına yetişemiyor. Bu yüzden bu nüfus artışına karşılık biyoteknolojik çalışmalarla verim artışı sağlanmaya çalışıyor. Elde edilen ürünlerden daha fazla üretilmeye çalışılıyor.

 

Nedir bu GDO ve nasıl elde edilir? Kısa bir açık kaynak araştırması yaptığımız zaman karşımıza çıkan açıklama şu şekildedir.

Genetiği değiştirilmiş organizma (GDO, GMO) bir organizmadan diğerine DNA aktarımını yahut bir organizmaya ait DNA’nın biyoteknolojik olarak değiştirilmesi anlamına gelmektedir. Genetik bilgiler hücrede DNA ve RNA’da bulunur. Organizmadaki herhangi bir işlev ya da bir fenotip özellik genetik olarak değiştirilebilir ya da genetiği değiştirilmiş bir organizmada devamlılığı sağlanabilir. Fiziksel, kimyasal veya biyolojik engellerin her biri ya da tamamı için insan ve çevre lehine birçok özellikler de katılabilir. Örneğin; Antarktika’daki bir balığın soğuğa direnç geni, bir çileğe aktarıldığında soğuğa daha dayanıklı bir çilek elde edilmiş olur. Genetik yapısı değiştirilerek mısır kurtlarına karşı toksin üreten bir bakteri genine sahip mısır, patates böceklerine karşı toksin üreten bir gene sahip patates üretebilir ve böylece kaliteli nişasta elde edilebilir.GDO ‘nun elde edilebilmesi için öncelikle bir hücreden bahsedilen genin elde edilmesi gerekir. Genom’dan DNA segmentlerinin koparılmasında restriksiyon endonükleaz denilen çeşitli enzimler kullanılır. Daha sonra bu gen, seçilmiş bir organizmada çoğaltılır. Genin bir diğer genomda DNA iplikçiğine eklenmesinde DNA-ligaz enzimlerinden yararlanılır ve bu işlem sırasında vektörler kullanılır. Vektör hücreye bağlanır ve yeni geni DNA iplikçiğine ekler. Organizma artık bu yeni geni üretmeye başlar ve karşılığı olan proteini sentezler.

 

GDO’nun yararları nelerdir?

Gen aktarımı sayesinde besinler daha cazip ve kaliteli hale getirilebilir ve daha çok ürün alınabilir. Ayrıca, bu organizmalar bazı hastalıklara karşı daha dirençli kılınarak, verim artışı yoluyla dünyada açlıkla mücadele edilebilir. Meyvelerin olgunlaşma süreci değiştirilebilir, besin öğeleri zenginleştirilebilir, depolama ve raf ömrü uzatılabilir, besinlerin tatları arttırılabilir. Biyoteknolojik çalışmalar sonucunda hayvanlar da ekonomik olarak üretime dahil edilebilir. Hatta bu doğrultuda, değişik balık türlerine farklı hastalıklara karşı dayanıklılık genleri aktarılabilmiş, hormon kodlayan genlerin klonlanması sonucu doğurganlık, büyüme hızı bakımından ideal hayvanlar elde edilebilmiştir. Hekimlik ile ilgili alanlarda da GDO’lardan yararlanılabilir. Örneğin bazı organizmalar; tripsin ve benzeri ürünleri (insülin gibi) yapmak ve ağızdan alınan aşılar, antikorlar ve endüstride kullanılan enzimler üretmek veya sanayide farklı amaçlı kullanıma yönelik ürünler elde etmek üzere yönlendirilebilir.

 

GDO’nun zararları nelerdir?

Bu bahsedilen özelliklerin, insanlığa sağladığı yararlar açısından bir mucize olarak görülen gen aktarımlı ürünler kamuoyu tarafından oldukça sert tepkiler de almıştır. Özellikle sivil toplum kuruluşlarının bilgilendirmeleri ve halkı uyarma adına yürüttüğü çalışmalar sayesinde birçok tepki alınmasını sağlamıştır. Bu sayede bazı ülkeler. Tayland ve Yeni Zelanda gibi- bu ürünlerin ülkeye giriş çıkışlarına yasak getirmişlerdir.GDO kendine ait olmayan, başka bir özelliğe ait ürün üretir. Bu ürün çeşitli hormonlar vb. olabilir. Bu yüzden onu tüketen veya o organizma ile etkileşimde olan canlıları ve çevreye olumsuz etkiler de yayabilir. Örneğin; GDO’lu bir patatesin farelerde zehir özelliği göstererek, onların bağışıklık sistemini bozduğu görülmüştür.

Yine benzer şekilde, örneğin; fındık üzerinden alınan bir genin, başka bir ürüne aktarıldığında, o ürünün fındığa ait özellikleri üretmeye başlar. Ürünü tüketen kişinin fındığa karşı herhangi bir alerjisi var ise, tüketildiği anda o kişi için tehlike arz edecektir. Dünyada yaşayan tüm canlılar belirli bir ekosistem içerisindedir ve tüm canlıların yaşamları zincirleme reaksiyonlarla birbirlerine bağlıdır. Bundan dolayı tarımda yaratılan tahribat veya yapılan bir değişiklik sadece bitkileri değil, onlarla etkileşim içerisinde olan; hayvanları, insanları, havayı, suyu kısaca tüm doğayı etkilemektedir.

 

GDO’lu ürünler nelerdir?

Dünya üzerinde birçok genetiği ile oynanmış ürün bulunmaktadır. Mısır, domates, patates, pirinç, soya, buğday, kabak, bal kabağı, ayçiçeği, yer fıstığı, bazı balık türleri. Bunların dışında çalışmaların devam ettiği ürünler: muz, ahududu, çilek, kiraz, ananas, biber, kavun, karpuz, kanola. Mısır ve soya, genleriyle oynanmış bitkiler arasında ilk sıralarda yer aldığı için bu bitkilerden üretilen yan ürünlerin kullanıldığı bütün ürünler GDO’lu olma riski taşıyor. Mısır ve soyadan üretilen yağ, un, nişasta, glikoz şurubu, sakaroz, früktoz içeren gıdalar günlük tüketim maddeleri arasında yer alıyor. Örneğin, bisküvi, kraker, pudingler, bitkisel yağlar, bebek mamaları, şekerlemeler, çikolata ve gofretler, hazır çorbalar, mısır ve soyayı yem olarak tüketen tavuk ve benzeri hayvanlardan elde edilen gıdalar ve pamuk GDO’lu olma riski taşıyanların başında geliyor. Aslında ne kadar da hayatımızın içerisine işlemiş değil mi?

Bizler artık doğallıktan yoksunuz ve yoksun olmaya da devam edeceğiz. İnsanlardaki tüketim çılgınlığı artmaya devam ettiği sürece, ihtiyaçları karşılama adına bu girişimler devam edecektir. Özellikle 20. Yüzyıldan itibaren yetişen nesil, hangi meyvenin hangi mevsimde yetiştiğinden haberi yok. Hangi sebzenin asıl mevsimi kıştır, bilmiyor. Hepimiz doğallıktan çıkıp yapaylığa doğru ilerliyoruz. Sağlıklı beslenme adına gelişimimiz hep eksi yönde ilerliyoruz. Lütfen kapalı ambalajlı ürün aldığınız da içeriğini içinde bulunan katkı maddelerini okuyarak tüketin. Sağlığınıza dikkat edin. Bağışıklığınızı güçlendirecek gıdalar tüketin.

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Burak İĞLİKÇİ Arşivi