Tevfik Fikret TAŞKIN

Tevfik Fikret TAŞKIN

EY TÜRK MİLLETİ, TİTRE VE TÜRKÇENE DÖN!

EY TÜRK MİLLETİ, TİTRE VE TÜRKÇENE DÖN!

EY TÜRK MİLLETİ, TİTRE VE TÜRKÇENE DÖN!

 

Dilim, canım Türkçem. Her şeyim benim...

 

Derdim, dermanım, dilim benim. Ah, Türkçem, sana karşı çok ama çok mahcubum! Çünkü, yıllardır seninle derdimi anlatıp isteklerimi belirttiğim hâlde sana gereken değeri hiçbir zaman vermedim.

 

Seninle aşkımı, sevgimi, şükrümü dillendirdim.

 

Seninle okudum, seninle yazdım, meslek sahibi oldum. Türk olduğumu seninle öğrendim. Kültürümü, geçmişimi seninle öğrendim.

 

Yüreğimde yanan Allah aşkını seninle ortaya koydum. Dualarımı seninle yaptım.

 

Açlığımı, tokluğumu seninle belirttim.

 

Binlerce yıl öncesine seninle gidebildim. Binlerce yıl sonrasına gitmek mümkün olursa da ancak seninle gidebileceğim.

 

Kısaca, beni ben yapan; varlığımı, birliğimi, dirliğimi sağlayabileceğim en büyük kaynağım, zenginliğim,  anadilim  sensin Türkçem.

 

Senin bana, Türk budununa verdiklerinin yanında ben sana ne yapabildim, milletin ne yapabildi?

 

Şöyle durup bir baktım... Hiçbir şey yapamamışım, yapamamışız.

 

Senin güzelliğini, kurallarını öğretememişim.

 

Seni yeterince doğru kullanamamışım. Senin büyüklüğünü unutup başka ne kadar dil varsa hepsine hayran olmuşum. Seni değil, onları kullanmaya çalışmışım.

 

Yaptığım kötülükler yetmemiş, seni yazıya dökecek alfebeyi bile başkalarından almışım. Kendine ait bir alfabeyi bile oluşturamamış, başkalarına ait elbiseyi zorla sana giydirmişim.

 

Canım Türkçem, seni bilerek veya bilmeyerek hep horlamış, aşağılamışım. Kendi vatanında, sana yabancı gibi davranmışım.

 

Esen rüzgara bağlı olarak bir Arapçayı, bir Farsçayı, bir Fransızcayı, bir İngilizceyi kullanmışım. Seni hep ihmal etmişim. Hâlâ da ihmâl ediyorum.

 

Senin sadece bir iletişim aracı oldğunu düşünüp sana gereken değeri verememişim. Geçmişimin de geleceğimin de sen olduğunu bilememişim.

 

Başka dillerin sözlüğü, milyon kelimeden oluşurken benim Türkçe sözlüğüm daha yeni yeni, yüz bin kelimeye ulaşmış.

 

Millet, kendi dilini dünyanın öbür ucuna kadar götürmüşken ben Türk olarak Türkçeyi kendi vatanımda bile kullanmamışım.

 

Bu da yetmezmiş gibi dünyanın öbür ucunda, Türkçeyi kullanan  Türk kardeşlerimi unutup onlara bir yabancı gibi davranmışım.

 

Bunun sonucunda, sokakta gördüğüm tabelaların üzerine  Türkçe dışında bütün dillere ait kelimeler yazılır olmuş. Bu yazılardan hiçbir şey anlamadığım hâlde, hiç tepki gösterememişim.

 

Evlâtlarımıza isim koyarken Türkçe olmasına hiç dikkat etmemişim.

 

Kısacası, beni ben yapan dilimi, Türkçemi bütünüyle unutmuş, sadece düşman sevindirmişim.Çünkü, bir milleti yok etmek için önce o milleti bir arada tutan temel değerlerden biri olan dili zayıflatmanız, yok etmeniz yeterlidir. Sonrası kendiliğinden gelir, o millet kendi içinde binlerce parçaya bölünüp  tarih sahnesinden silinip gider.

 

Türkçeye yaptığımız eziyete artık yeter diyorum!

 

Dilimize sahip çıkalım  ve bundan bin dört yüz yıl önce Türk milletini uyarmak için seslenen  Bilge Kağan’ın bir cümlesiyle yazımı bitiriyorum: “Ey Türk budunu, titre ve kendine dön!”...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Tevfik Fikret TAŞKIN Arşivi