Veysel BOĞATEPE

Veysel BOĞATEPE

Suriye Dosyası- 8

Suriye Dosyası- 8

Türkiye bir yandan ABD çizgisinde Suriye’nin bölünmesine destek verirken diğer yanda da ABD’nin, Suriye’yi mezhepçilik ve etnik köken üzerinden bölme stratejisine engel olmaya çalışıyor. Birbiriyle çelişkili görülen bu tavrın nedeni de Suriye’nin bölünmesine karşı olmadığı ancak mezhep ve etnik köken üzerinden ayrıştırılmasına taraf olmamasıdır.

Çünkü etnikçilik ve mezhep üzerinden yapılacak kışkırtmanın Suriye ile sınırlı kalmayacağı, Türkiye ile İran’ın da dâhil olacağı büyük çaplı bir bölgesel çatışmaya dönüşeceğinden korkuluyor. AKP’nin bu korkusu ABD’ye gönderilen kriptoda şu şekilde yer buluyor:

“(…) Türkiye, mezhepçiliğinin ve aşırıcılığın bütün bölgeyi yakıp kül etmesini önlemek için Şam-Tahran eksenine son vermeyi denemekte bir değer görüyor ve tanıdığı, tanımadığı şeytanla (Esed) iş yapmayı yeğliyor.”

Bu ifadelerden de anlaşılacağı üzere mezhepçiliği kışkırtarak Ortadoğu coğrafyasını yakıp kül etme amacında olan ABD, Türkiye’nin mezhep savaşını önlemeye çalışmasını ise onlara göre şeytan olan Esad ile iş yapmak şeklinde değerlendiriyor. Esad’a, şeytan nitelendirilmesi yapılırken tanımadığı şeytandan ise muhtemelen bir rejim değişikliği halinde Esad’ın yerine o dönemlerde geçmesi düşünülen “Müslüman Kardeşler” kastediliyor.

Ayrıca Türkiye’nin, Suriye ile ilişkilerini iyileştirme yönünde ciddi adımlar attığına, diğer yandan da Suriye / Suudi Arabistan diyalogunu güçlendirmek için de Riyad / Şam arasında aracılık yaptığına dair bazı ipuçları da telgraflarda yerini buluyor. Türkiye’de “Kürt Açılımı”nın başladığı döneme denk gelen bu süreç bir bakıma da Türkiye / Suriye ilişkilerinin dönüm noktasıdır diyebiliriz. Çünkü bu süreçle birlikte Türkiye / Suriye ilişkilerinde onarılması mümkün olmayan ciddi kırılmalar yaşanacaktır.

İran ile Lübnan’ı etkilemek için yakınlaşalım

ABD, Suriye ile Türkiye ilişkilerini bozmaya yönelik ilk girişimini Abdullah Öcalan’ı Suriye’den çıkarmakla yaptı. Öcalan’ın teslim edilmesi veya Suriye’den çıkartılması hususunda Türkiye’nin 1999’da yaptığı baskı ve hatta Türk Silahlı Kuvvetlerinin Ültimatom niteliğindeki uyarısı sonucunda Abdullah Öcalan, Suriye’den çıkartılmış ve Suriye / Türkiye ilişkileri de bu sebeple gerginleşmişti.

AKP iktidara gelmeden evvel 2000’in başından itibaren de Ecevit hükümeti, Suriye ile ilişkilerini yeniden iyileştirmek için diplomatik girişimleri başlatmıştı. AKP’nin iktidara taşındığı 2002’de ise dönemin cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer’in aktif rol oynadığı Suriye ilişkilerinde bir hayli olumlu ilerlemeler sağlanmıştı. Ancak Sezer’in cumhurbaşkanlığı süresinin 2007’de dolmasından 2 yıl sonra Erdoğan’ın, kardeşim dediği Esad’a yönelttiği katil, düşman suçlamaları Suriye ile Türkiye ilişkilerini eskisinden daha kötü bir duruma getirirken AKP’de yeniden ABD’nin yörüngesine girmeye başladı.

Böylece ABD’nin, Suriye’nin bölgede yalnızlaştırılması için önce İran desteğinden yoksun bırakma ve daha sonra da Türkiye’den uzaklaştırma stratejisi de başarıya ulaşmış oldu. Türkiye’nin bölgesel barışı desteklemesi, yani Kürt sorununun çözüm programı olan PKK’nın silahsızlandırılması ve bu sorumluluğun yükünün çoğunluğunu AKP’nin yüklenmiş olması, Türkiye’yi büyük bir açmazın içine sokuyordu. Bir yandan Suriye ilişkilerini rayına oturtmaya çabalarken diğer yandan İran ve Suriye’yi tehdit eden İsrail ile ilişkilerini istikrarlı bir şekilde yürütmeye özen gösteriyordu.

Tabii Esad’ın, Türkiye ile ilişkilerini güçlendirme çabasındaki diğer bir amacının da İran’ı, nükleer tesislerine saldırmakla tehdit eden İsrail’in saldırılarından kendisinin de zarar göreceği korkusuyla Türkiye desteğine ihtiyaç duymasıydı.

ABD’li diplomatlar ise Esad’ın, İsrail ile barış anlaşması imzalaması durumunda stratejik seçeneklerden uzak durmak için Türkiye’nin desteğini İsrail’e karşı taktiksel bir avantaj olarak kullanmayı planladığı ihtimali üzerinde duruyordu ki, bu ihtimalin doğruluğu ilerleyen zamanlarda ortaya çıkacaktı. AKP, stratejik taktikler sonucunda ABD yörüngesine girmişti ancak diğer yandan da 2000’nin başlarından beridir Suriye ile olan ilişkileri geliştirmeye çalışıyordu. ABD ile Suriye arasına sıkışmış olmanın şaşkınlığı Washington’a gönderilen kriptoda şu şekilde izah ediliyordu:

“(…) ABD ve Türkiye, bölgesel kapsamlı barış ve istikrar konusunda aynı baskın hedefleri genel olarak paylaşsalar da burada ki Türk yetkililer, Suriye’yi belli konularda, (mesela İran ve Lübnan) etkilemek için daha yakın bir ABD / Türkiye ilişkisi ihtimalini ileri sürdüğümüzde donup kalıyorlar.”

ABD, açıkça Suriye ile olan ilişkilerin iyileştirilmesini, reformlarına destek vermesini istemiyor, uygun gördüğü durumlarda AKP’yi kimi zaman uyarıyor, kimi zaman da aba altından sopa gösteriyordu. Kriptoda ki ifaden de anlaşılacağı üzere ABD’nin “İran ve Lübnan’ı etkilemek için biraz daha yakınlaşalım.” önerisi karşısında AKP’nin tepkisi, “donup kalmaktan” öteye gidemiyor. Telgrafın yorum bölümünde yer alan bu ayrıntı aslında Suriye / Türkiye ilişkilerinin yeniden açmaza gireceğinin giriş cümlesini oluşturuyordu. Abdullah Öcalan’ın teslim edilmesinin nedenlerini, olayların perde arkasını “Apo’nun Kürt ve Din Maskesi” adlı kitabımda daha kapsamlı bulabilirsiniz.

Suriye’yi Tahran yörüngesinden çıkartma planı

ABD’nin Riyad baş müsteşarı Susan L. Ziadeh’in’de dediği gibi ABD ile Türkiye’nin Suriye’ye taktiksel yaklaşımları farklı olsa da Ortadoğu projesinde aynı hedefte birleşiyorlardı. Bu taktiksel yaklaşım kısaca şöyle olacaktı; İsrail, yüksek perdeden İran’ı vurmakla tehdit ederek Suriye’nin, Türkiye’ye yanaşmasını sağlayacak ve ortak hedefe ulaşmak için de gerekli olan stratejiyi, Suriye tercihleri üzerinden belirleyerek hedeflerine ulaşacaklardı. Aynı kripto da Beşşar Esad’ın, 16 / 17 Eylül’de İstanbul’a gerçekleştirdiği çalışma ziyaretinde konuşulan konular, başlıklar halinde listelenirken yapılan görüşmede; Türkiye ile üst düzey stratejik işbirliğinin kurulması, iki ülke arasındaki vize uygulamasının kaldırılması ve PKK’nın Suriyeli mensuplarının rehabilitasyonu hakkında Türkiye ile anlaşmaya varıldığı gibi bilgilere yer veriliyordu.

Bu görüşmeden yaklaşık bir ay sonra ise 13 Ekim 2009’da bu defa Türkiye ile Suriyeli bakanların, Halep ile Gaziantep’te yaptıkları toplantıda enerji, su, ticaret, kültürel ve güvenlik işbirliği konusunda bir eylem planı için bir araya gelmişlerdi. Suriye ile iyileştirme çabalarının R. Tayyip Erdoğan’ın ihtiraslarından kaynaklandığı şeklinde bir analiz yapılırken AKP’nin 2006’dan beridir İran ve Suriye’nin yanı sıra Hizbullah ile askeri işbirliğini sürdürdüğüne dair önemli bir noktaya da işaret ediliyordu. Tüm bu gelişmelere ABD’nin tavrı ise kriptoya şu şekilde yansıyordu:

“(…) Önümüzdeki zorlu sınav Suriye’nin, Türkiye ile daha yakın ilişkileri ABD’nin nüfuzuna direnmenin bir yolu olarak kullanmasının ve kapsamlı bir barışı daha zor hale getirebilecek politikalar izlemesini önlemek olacak. Uzun vadede Esed’in, Başbakan Erdoğan’a artan güveni, Suriye’yi Tahran yörüngesinden çıkartmak için bizim en büyük şansımız.”

Nitekim ABD’nin bu stratejik planı olduğu gibi uygulandı ve İsrail, İran’ın nükleer tesislerini bombalayacağını rutin bir şekilde sürdürerek Esad’ın, kendisine destek veren İran’dan uzaklaşması sağlandı. Bu strateji üzerinden hareket ederek daha sonra da Türkiye ile olan ilişkiler askıya alındı ve böylece ABD’nin “Esad’ı yalnızlaştırma” planı fiilen uygulamaya konulmuş oldu. Arap ve Müslüman toplumunun ihanetine rağmen emperyalizme karşı yıllarca direnişini kararlı bir şekilde sürdüren Esad, Rusya ve Çin’in kendisine verdiği desteğin kesilmesiyle Aralık 2024’te yönetimden çekildi ve böylece emperyalizmin Suriye planı da başarıya ulaşmış oldu.

İran ve Türkiye ile olan ilişkileri baltalanan Suriye’ye Rusya ile Çin desteğinin kesilmesi, engellenmesi gerekiyordu. Bu iki ülke desteğini engellemek için de ABD’nin başka planı vardı ki bu da Ukrayna’nın taşeron olarak kullanılacağı “Karadeniz” planıydı. Karadeniz planı; Rusya’nın bölgede ki savaş gücünü zayıflatmayı, Suriye üzerinde ki etkisini kırarak verdiği desteği azaltmayı kapsıyordu.

Esad’ın istifa ederek yönetimi bırakmasında da bu plan etkili olmuştur.

Kaynak: https://www.idefix.com/kemalist-devletle-hesaplasma-emperyalizmin-evrak-cantasindaki-kurt-meselesi-p-4549284?srsltid=AfmBOooM3Mz7h_cKMTx-k4KTx_PhaMCUNrpunNxvC3hJmQ_iypIWJ10R

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Veysel BOĞATEPE Arşivi